ZEKAT / ALTIN-GÜMÜŞ... |
GİRİŞ
Arapça'da -nekd-
kelimesi "mal" ve "deyn [borç]" kelimelerinin zıddı olarak
kullanılır. Bunu Kadı Iyaz söylemiştir.
Nakd kelimesi hem basılmış
haldeki hem de böyle olmayan [külçe veya kırıntı haldeki] altın ve gümüşü
kapsamaktadır. Bu tanım, İsnevi'nin "nakd yalnızca basılı haldeki altın ve
gümüştür" şeklindeki tanımını geçersiz kılmaktadır.
Nevevi er-Ravda'da
yaptığı gibi ["nakd" kelimesi yerine] altın ve gümüş kelimelerini
kullansa daha uygun olurdu.
Ezheri şöyle demiştir:
~L sözcüğü Arapça' da malın zıddı para anlamında kullanılmıştır.
Ezherl'nin bu ifadesi,
Nevevl'nin Şerhu't-Tenbih adlı eserinde et-Tenbih metnine yönelik "~L sözcüğü
yalnızca dirhemler ve dinarlar için kullanılır, bu yüzden müellif bu kelime
yerine altın ve gümüş demeli idi" şeklindeki itirazını geçersiz
kılmaktadır.
"nakd" sözcüğü
sözlükte aslen vermek anlamına gelir daha sonra alınan şey anlamında para için
kullanılmıştır. Bu, masdarın edilgen isim [ism-i mef'CıI] yerinde
kullanılmasıdır.
Altın ve gümüşte zekatın
farz olduğu konusunda icma vardır. Ancak bu konuda icmadan önce şu ayet vardır:
> Ey iman edenler!
Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla
yiyorlar ve Allah 'ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip
gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. O
gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları
bunlarla dağlanacak ve, "İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız
şeylerdir. Haydi tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!" denilecek.
[Tevbe,34-35]
Yukarıdaki ayette geçen
"kenz" sözcüğü "zekatı ödenmeyen mal" anlamındadır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN